Kayıtlar

Ekim, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Merkez Bankası' nın "Zorunlu Karşılık Oranları" nı düşürmesi ne anlama geliyor?

Resim
20 Ekim 2011 tarihinde gerçekleşen Merkez Bankası Para Politikası Kurulu' nda, Merkez Bankası' nın piyasada fiyat istikrarını sağlamaya yönelik politikalarının devam edeceğinin altı çizildi (http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/2011/DUY2011-69.php) . Bununla beraber, iç talepte bir yavaşlama olduğuna dikkat çekildi. Kurul' dan 1 hafta sonra, Merkez Bankası, 27 Ekim günü bankaların TL cinsinden vadeli ve vadesiz mevduatlar için tutmaları gereken zorunlu karşılık oranlarını düşürdü. Peki bu ne anlama geliyor? Merkez Bankası, piyasadaki para arzı ve talebini belirleyerek fiyat istikrarını sağlamaya çalışır. Fiyat istikrarı dediğimiz, enflasyon' un kontrol altında tutulmasıdır ve Merkez Bankası bu amaçla, 3 temel para politikası aracı kullanır. Bunlar, açık piyasa işlemleri yapmak, mevduat munzam karşılıklarını düzenlemek ve reeskont oranlarını düzenlemektir. Açık piyasa işlemlerinde, Merkez Bankası piyasaya devlet tahvili satar veya piyasadan devlet tahvili alır. Böylece pi

Türkiye’ nin Orta Vadeli Ekonomik Programı Açıklandı

Resim
2012 ve 2014 yılları’ nı kapsayan Orta Vadeli Program (OVP), Devlet Bakanı Ali Babacan tarafından açıklandı. Bu programda en çok dikkati çeken, 2011 yılı için %7,5 olarak beklenen büyüme oranın 2012 yılı için %4 e çekilmesiydi. Global ekonomik krizin getirdiği kötümser hava, hükümetin cari açık ile mücadele için uygulamaya koyduğu daraltıcı para ve maliye politikaları, büyüme oranının aşağıya çekilmesinde en büyük etken oldu. %3,5 luk bir hız kesme Türkiye ekonomisi için ciddi bir rakam. Cari açığı 75 milyar dolar’a ulaşan Türk ekonomisi, açığın en büyük kalemini oluşturan dış ticaret rakamlarının iyileştirilmesi yolunda sağlam adımlar atmaya çalışıyor ve bu açığın kapanması için vergi artışları ile birlikte iç talebi azaltıcı parasal önlemler alıyor. Ancak, ithalat’ ın büyük bir bölümün enerji ürünleri (petrol, doğalgaz…) olması, ve global trendin bu ürünlerin fiyatlarının artacağı yönde olması, dış ticaret açığının kontrol edilebilirliğini daha çok riske atıyor. 2012 yılı için tahmin

Merkez Bankası' nın artık faizleri arttırması gerek!

Resim
Bugün açıklanan verilere göre Ocak-Ağustos dönemine ait Cari açık 54,3 milyar dolar oldu. Geçen senenin aynı döneminde 27 milyar dolar olan Cari açık 2 kat artmış oldu. Bu artışta ana etken yine ithalatın ihracattan fazla gerçekleşmesi oldu. Bakınız Dış Ticaret Müsteşarlığı:  http://www.ekonomi.gov.tr/index.cfm?sayfa=gundem&kat=CF702B04-D8D3-8566-45209E35C619A72C&icerik=D658EEDA-D8D3-8566-452040995BA0242E . Türkiye' nin her zaman ithalatı ihracatından fazla olacak ve hiç bir zaman Cari açığını ihracat yaparak kapatamayacak. Bunun sebebi bildiğiniz gibi ihraç malların girdilerinin ithal mallar ile yapılması zorunluluğu. İhracatın ithalattan fazla olduğu durumlar, petrol ve diğer enerji kaynaklarını ihraç eden ülkeler için geçerlidir, örneğin Rusya,Suudi Arabistan, Venezuela...Bu ülkeler genellikle Cari fazla verirler. Türkiye' de Cari açığın finansmanı için artık Merkez Bankası' nın faiz silahını etkin bir şekilde kullanması gerekiyor. Zaten kurlar da henüz dengeye

Dolar /TL kuru artmaya devam ederse ekonomi nasıl etkilenecek?

Resim
Merkez Bankası beklediğimiz parasal müdahaleyi de bugün gerçekleştirdi. Dolar /TL kuru gün içinde 1,8326 seviyesine kadar indi ve günü 1,8474 ten kapattı. Bu müdahale, önceden de bahsettiğim gibi gerek Türk ekonomisinin sağlığı ve gerek Merkez Bankasının güvenilirliği açısından önemli bir hareketti. Peki neden kura müdahale edildi, Dolar/TL kurunun artmasının ne gibi etkileri olacak? Girdi maliyetleri (elektrik, su, doğalgaz...) artacak ve maliyet yönlü enflasyon olacak. Binek ve ticari araç ithalatında fiyatlar dolar cinsinden olduğu için fiyatlar yine yukarı yönlü olacak. İhracatın büyük bir kısmını ithal girdilerle yaptığımız ekonomide, girdi fiyatlaması dolar cinsinden olduğu için yine maliyet yönlü bir baskı olacak ve ihraç edilen malların nisbi fiyatları artacak. Bu durum ihracatın azalmasına sebep olacak. Unutmayın, ihracatımız Euro cinsinden, Dolar cinsinden değil. Dolayısıyla Dolar' ın fiyatının artışı, mal ve hizmetlerimizin fiyatlarını diğer ülkelere göre azaltmay

Merkez Bankası' nın bugünkü müdahalesi Dolar' ı durduramayacak!

Resim
Merkez Bankası dolar/TL kurunun yükselişine seyirci kalmadı ve  literatürde "yönetimli dalgalı kur (managed floating exchange rate)" diye adlandırılan sistemin gerektirdiği müdahaleyi gerçekleştirdi. Beklentim, piyasaya döviz satmasıydı ancak farklı bir enstrüman kullanmayı tercih etti ve döviz cinsinden mevduat munzam karşılık oranınında azaltmaya gitti. Döviz cinsi mevduat munzam karşılığının azaltılması, bankaları daha fazla döviz cinsinden kredi vermelerine imkan sağlar ve piyasaya likidite enjekte eder. Dolayısıyla piyasa bollaşan dövizin değeri azalacak. Bugün dolar/TL kurunda yaşanan azalmanın temel sebebi bu müdahaledir. Sabah 1.8952 den açılan piyasa, gün sonunda 1.8706 dan kapandı. Dolar/TL kurunun yükselmesinin temel sebebi küresel yaşanan kriz ve gelişmekte olan piyasalar üzerinde  gün geçtikte artan spekülatif hareketler. Hedge fonların risk iştahı yine kabarmış durumda ve piyasaları altüst etmeye devam edecek gibi görünüyorlar. Ne yazık ki Merkez Bankası'

1 Dolar, 2 TL olmaz, olamaz, müdahale gelir!

Resim
Daha geçen haftalarda altın' ın ons'unun 2000 doları geçeceği söyleniyordu ancak beklenen olmadı ve kar satışlarıyla birlikte altın' ın onsu 1900 dolar' dan döndü... Şimdi ise  dolar/tl kurunun 2,00 olacağı yönünde bir beklenti var ve şimdiden tehlike çanları çalmaya başladı. Doların değerinin TL karşısında artması Türk ekonomisi için bir durgunluk sebebi olabilir. Dolar' ın değeri artmaya devam ederse, hızla büyümekte olan Türk ekonomisi, hammadde fiyatlarının artması sonucu yavaşlama sürecine girebilir. Bunun yanında, mal ve hizmet fiyatlarına doğrudan enflasyonist bir baskı oluşabilir. Bu durum, Merkez Bankası' nın enflasyonla mücadele programını sekteye uğratabilir ve enflasyon hedeflemesinden sapma olabilir. Dolar /TL kuru, yıllardır ülkeye giren indirekt sermaye akımlarından dolayı baskı altında ve gerçek değerini yansıtmıyor. Gelişmekte olan piyasalardan çıkışlar olduğu gibi Türkiye' den de kısa dönemli sermaye çıkışları oldu ve global kriz devam ett