2020 yılının kısa bir değerlendirmesi
2020 yılının bir değerlendirmesini yapmak istiyorum. Bu senenin en büyük olayı net bir şekilde Koronavirüs ve beraberinde getirdiği ekonomik, sosyal ve psikolojik travmalar. Mart ayı itibariyle vaka sayıları artmaya başlamış ve Haziran ayına kadar büyük bir kapanma yaşamıştık. Alınan önlemler ile sayılarda bir azalma meydana gelmişti ancak yıl sonuna doğru yeniden artışa geçtiğine yine şahit oluyoruz. Aşı haberleri olumlu olsa da belirsizlik devam ediyor. Çin’den aldığımız aşı bir umut vadediyor ama etkinliği konusunda da yine bir belirsizlik söz konusu. Her ne kadar Koronavirüs’ün bir insan yapımı biyolojik silah olduğunu düşünsem de, bir şekilde bu sıkıntılı süreçten çıkacağımıza inanıyorum. Komplo teorileri eğer konuşulmaya başlandı ise de orada muhakkak bir gerçeklik payı da vardır.
Ekonomik açıdan tartışmasız çok kötü bir yıl geçirdik(Harika bir yıl geçirdiğimizi hatırlamıyorum, hatırlayan varsa söylesin). Kur, enflasyon, ticaret açığı, iç borç kesintisiz yükseldi. Ekonomi bakanı ve Merkez Bankası başkanı değişti. Enkaz görünümlü ekonomi için yeniden iyileştirme sinyalleri verildi. Aslına bakarsanız yıllardır aynı hikâye, senaryo veya sarmal ne derseniz deyin Türkiye’nin daha çok çalışması lazım. Gelir dağılımı eşitsizliği, ağır dolaylı ve dolaysız vergiler, yüksek enflasyon, kur, haksız rekabet, yolsuzluk gibi etmenler ciddi bir şekilde ekonominin düzlüğe çıkmasını engellemeye devam ediyor. Bir birey olarak beni en çok etkileyen paranın alım gücünün hızlı bir şekilde düşmesi. Eskiden 100 TL ile birçok ürün alırken şimdi sepetinize 5-6 ürün giriyor. Hele hele et veya süt ürünü alıyorsanız elinizi biraz daha cebinize atmanız gerekiyor. Bu ülkede ben halen et ve süt ürünlerinin fiyatının yüksek olmasına çok üzülüyorum. Yem fiyatlarının kur sebebiyle yüksek olması bunun başlıca sebebi. Tabiki burada doğru düzgün bir yerli yem sanayi kuramamamız da büyük bir etken. Ekonomik kalkınmada tarım, sanayi ve bilişim aşamaları izlenirken, Türkiye’de tarım ikinci planda bırakılarak hemen sanayileşmeye gidildi. Bilişim konusuna hiç girmiyorum, çünkü daha çok yol var(Hindistan ile kıyaslayın).
Turizm, yiyecek, içecek (kafe, restoran) sektörleri can çekişmeye devam ediyor. Kısıtlamalar ile birlikte bir anda birçok kişi işsiz kaldı. Bu sene çoğu sektörde olduğu gibi Turizmde de kayıp yıl oldu. Şimdi biraz olsun kış turizmi için ümitleniliyor. Paket servis hizmeti veren şirketlerin biraz olsun yüzlerinin güldüğünü ve bu pandemi sürecinin onlara yaradığını düşünüyorum. Eve çağrılan paket servisin sayısındaki artışın gözle görülebilir göstergesi sokaktaki kuryeciler, siz de fark ediyorsunuzdur. Yeni normal dedik ya, artık hayat tarzımız bu olacak. Kışın kapalı, yazın belli bir dönem açık sonra yine kapalı. Yazın açık olan dönemlerinde artan talep ile otel oda fiyatlarının artık hangi seviyelere gelebileceğini düşünün.
İşsizlik %12 seviyesinde, her 100 kişiden 12 si işsiz. Diğer taraftan da enflasyon da yıllık %14 seviyesinde, yani fiyatlar her yıl %14 artıyor. Bu durum ekonomide büyük bir sıkıntı olarak adlandırdığımız stagflasyon anlamına geliyor. Hem işsizlik hem de enflasyonun olduğu duruma ekonomi literatüründe stagflasyon denir. Bunun sebebi, uzun zamandan beri yatırımları ve bununla birlikte istihdamı artırmaya yönelik uygulanan genişleyici para politikasıdır. Piyasaya Merkez Bankası tarafından para politikası araçları ile verilen para ve benimsenen düşük faiz, yatırımları ve istihdamı artıramadı. Diğer taraftan düşük faiz yüksek kur girdi maliyetlerinin artışına da sebep olarak enflasyona sebep oldu.
Dış ticaret durumuna baktığımızda ithalat kısıtlarının ve ithal ürünlere uygulanan vergilerin devam etmesi, ithalatı azaltırken, diğer taraftan ihracatta da pandemi nedeniyle azalma devam ediyor. Her ne kadar yurtiçi talep bir şekilde canlı olsa da yurtdışına satılan malların önümüzdeki sene artması gerekiyor. Yüksek kur ihracat için olumlu görülebilir ancak girdi maliyetlerinin artmasının olumsuz etkisi ihracatı kısıtlayıcı bir etki yapmaya devam edecek.
Belirsizlik ekonomideki ve gelecekteki en olumsuz faktördür. Ayakta kalabilmek için yeni normal dediğimiz süreçte daha fazla düşünmek ve yenilik yapıp iş fikirleri oluşturmak gerekiyor. Ekonomik açıdan mutlu iseniz kafaya takacak fazla bir şeyiniz gerçekten olmayacaktır. Ekonomik refah mutluluk getirir. Gelişmekte olan ülkeler kategorisinde olan Türkiye’nin artık gelişmiş ülkeler seviyesine gelebilmesi için başta ekonomi, demokrasi, insan hakları, eşitlik ve sanat alanında kendisini daha çok geliştirmesi gerektiğine inanıyorum. Bu kavramların toplumun her kesimi tarafından benimsenmesi ve kentlerden kırsala her yere yayılması olumlu olacaktır. Her yeni seneye umutlu başlamak lazım, umarım 2021 herkes için mutlu bir sene olur.
Yorumlar
Yorum Gönder