Makro Analiz

Hafta içine kayan iki günlük Ramazan Bayramı tatilinden sonra piyasalara yeniden dönüyoruz. Bugün Avrupa ve Amerika’dan açıklanacak global ekonomi verilerine bakarsak, Almanya’dan gelecek olan İthalat fiyat endeksi ile güne başlıyoruz. Alman ekonomisi de diğer ekonomiler gibi üretiminde ithal girdiler kullanıyor, ithal girdi fiyatlarının artması , üretim maliyetlerinin artması anlamına gelir. Beklenen rakama baktığımızda aylık bazda %0,6 ‘lık bir düşüş beklenirken, yıllık ithalat fiyat endeksinin yıllık bazda %4,6 seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor (Bir önceki sene %6,1). Beklentiyi yorumlarsak, olumlu diyebiliriz. Genel olarak fiyat seviyesinin azalmasına yönelik bir beklenti var. Avrupa’da tarafında takip edilmesi gereken diğer önemli veriler ise yıllık kredi genişlemesi ve M3 para arzı seviyesi. Bildiğiniz gibi Avrupa Merkez Bankası faizi %0 seviyesinde tutmaya devam ediyor. Amaç, bireylerin ve kurumların kredi almasını kolaylaştırmak ve Euro bölgesi ülkelerinin içerisinde

Türkiye insan kaynağı açısından çok zengin bir altyapıya sahip bir ülke. Genç nüfusun fazla olması işgücü potansiyelinin de buna paralel olarak yüksek olması anlamına geliyor. Ancak insan kaynağının etkin bir şekilde yönetilememesi ekonomide verimliliği azaltıyor. Buradaki en büyük sorumluluğun şirketlerde olduğunu düşünüyorum. Yeni çalışan alımlarında uygulanan gereksiz prosedürler, ciddi bir zaman kaybına neden oluyor. Adaylar ile yapılan görüşmelerin çok profesyonel olmayan kişilerce yapılması, adayların ilk aşamada haketmedikleri bir şekilde elenmelerine neden olabiliyor. Örneğin bir hızlı tüketim şirketi , pazarlama bölümüne bir uzman almak istiyor ise, gelecek adaylar ile ilk olarak insan kaynaklarından sorumlu kişi yerine pazarlama yöneticisi veya müdür görüşmeli. Böylece, o adayın bıraktığı ilk izlenim doğrudan çalışacağı kişilere bir referans olacaktır. Burada ifade etmek istediğim şey, başarılı ve gerçekten o işi hakeden bir adayı, insan kaynaklarından sorumlu bir personeli

Türkiye’de işler son zamanlarda iyiye gidiyor(mu) sorusuna cevap verelim.   Ekonomik ve siyasi anlamda değerlendirmek lazım. Yılın ilk çeyreğinde ekonomi %5 büyüdü, işsizlik oranı %11,7 seviyesinde gerçekleşti, yıllık enflasyon %11,87 seviyesinde...Büyüme halinde çift haneli enflasyon normal ancak işsizlik oranının da yüksek seyretmesi yatırımların ne kadar çok düştüğüne bir işaret. Peki yatırımlar neden azalıyor? Birinci sebep yüksek faiz...Faiz’in yüksek olduğu bir ekonomide borçlanma maliyeti artar ve yatırım yapmak isteyenler için demotive edici bir durum oluşur. Şu anda Türkiye’de bir haftalık repo faizi %8, marjinal fonlama oranı %9,25 , geç likidite fonlama faizi %12,25 seviyesinde..Faizlerin düşmesi gerekiyor, diğer taraftan Cari açığın finansmanını da düşünmek gerekiyor. Türkiye’deki sıcak paranın kaynağı yüksek faiz. Bu sebeple faiz çok hassas bir mevzu.. Merkez Bankası’nın faiz kararlarında daha ihtiyatlı olması gerekiyor. ABD tarafında FED’in yaptığı faiz artırımları ,

Bir Katar krizidir almış başını gidiyor. Diğer taraftan ABD’nin Katar ile arasını iyileştirmek amacıyla takındığı komik tavır, dünya gündemini meşgul etmeye devam ediyor. ABD son olarak Katar’a ambargo uygulayan diğer (müslüman!) Arap ülkelerine, Katar’a yaptırımları gevşetme konusunda çağrıda bulundu. Aslında bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyesim geliyor, görünen o ki tam bir siyasi rezalet ile karşı karşıyayız. Trump yönetiminin Katar’daki ABD askeri üssünün varlığı unutup, böyle bir harekete girişmesi yanlış bir seçenek oldu. Olayın çıkış kaynağının da her zamanki gibi enerji kaynakları kökenli olduğunu hepimiz anladık. Dünyada sadece petrol değil, doğalgaz üzerine de büyük oyunlar oynanıyor. Her ülke gittikçe kıt hale gelen enerji kaynakları üzerine hakimiyet kurmaya çalışıyor. Katar ile yaşanan krizde Türkiye yerini belli etti. Askerin Katar’a gitmesini onayladı ve Katar’ın maddi ihtiyaç talebini karşılayabileceğini belirtti. Eskiden Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emi