Makro Analiz

Nato zirvesi bitti ve gündemdeki bir numara tahmin edildiği gibi ABD başkanı Donald Trump oldu. Sürekli ön planda olmaya özen gösteren Trump’ın, yaptığı görüşmeler sonrası amacına ulaştığını söyleyebiliriz. Trump, Nato üyesi ülkelerin çoğunun finansal yükümlülüklerini yerine getirmediğinin üstünde durarak, bir an önce ellerini taşın altına sokmalarını istedi. Bu istek ne kadar ciddiye alınacak göreceğiz ama halihazırda dünya ekonomisinde devam eden yavaşlama, ülkelerin ceplerinden çıkacak olan para miktarının ne kadar olduğunu belirleyecek. ABD, Nato’ya verdiği en büyük finansal destek ile diğer ülkelerin de güvenliğini üstlendiğini söylüyor ve diğer ülkelerin de bedavaya güvenliklerini sağladıklarını ifade ediyor. Her ülke tabiki kendi çıkarını düşünüyor...Kişisel fikrim destek vermeyen(veremeyen) ülkelerin bir bahane bularak parasal destekten kaçacakları yönünde. Zaten Nato’nun kime karşı kurulduğu belli, diğer taraftan görevini yapıp yapmadığı da çok tartışılabilecek bir konu. N

Biraz analistlik işimize geri dönersek, bugün dolar’ın durumuna bir göz atalım istedim. 11 Ocak tarihinde dolar 3,94182 seviyesi ile zirve yapmıştı, ardından 27 Ocak tarihinde 3,91066 seviyesi ile yeniden zirveyi zorlamaya çalışsa da bu tarihten itibaren bir düşüş trendine girdi. ABD’nin yeni başkanının spekülatif açıklamaları ve özellikle ABD piyasalarında oluşan belirsizlik doların değer kaybında önemli bir etken oldu. 90 , 30   ve 5 günlük ortalamaların altında seyreden parite için düşüşler alım fırsatı olarak takip ebilebilir. Türkiye’deki iç siyasi gelişmelerin olumlu gitmesi, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi için yapılan referandum sonucuna halkın evet demesi ile birlikte istikrarlı bir çizgi çizilmesi de Türk Lirası’nın değer kazanmasında önemli bir etken oldu. Dış politikada yaşanan olumsuzluklara rağmen paritedeki aşağı yönlü hareketin devam edeceğini düşünüyorum. Teknik görünümde 3,53 ve 3,51 seviyeleri önemli destek seviyeleri olarak takip edilebilir. Ortalamalar seviyes

Dünyadaki terör günden güne artıyor ve insanlar yaşamlarını yitiriyor.   Ülkeler terör ile mücadele için büyük finansal kaynak ayırıyor ancak bir türlü terörün sonu getirilemiyor. İstihbarat açısından demek ki öyle büyük bir zaaf var ki bu kaosun önüne geçilemiyor. Benim anlayamadığım şey, özellikle ülkelerin o kadar güçlü teknolojileri, istihbarat kaynakları olmasına rağmen terör saldırılarını önleme konusunda güçsüz kalmaları. Her bir istihbarat teşkilatının en küçük tehditi bile çok ciddi değerlendirmesi gerekiyor. Tehditleri önlemek için varolan kaynakların sonuna kadar kullanılması terörün önlenmesi açısından daha fazla faydalı olabilir.Ben kaynakların da çok etkin kullanıldığını düşünmüyorum. Diğer tarafdan terörün bilerek görmezden gelindiğine dair bir senaryonun da göz ardı edilmemesi gerekir diye düşünüyorum. Çıkar grupları siyasetin her yerine sızmış durumda ve amaçlarına ulaşmak için her türlü kirli yolu denemeye devam edecekler gibi görünüyor. İyiler ile kötüler arasındak

14 Mayıs’da Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Elysee Sarayında görevinin başına geçti. Macron’un zaferi, Fransa’yı ve Avrupa’yı Marine Le Pen’in aşırı sağcı politikasının yaratacağı felaketten kurtardı. Son zamanlarda aşırı uçlarda sürüklenen demokrasilerin olduğu bir dönemde , Macron’a göre değişiklik yapmak Fransa’ya bir hareket getirecek.   Macron, Elysee Sarayında işlerine hiçbir partinin desteği olmadan başlayacak. Marine Le Pen’i yendi ancak bundan sonra da işleri pek de kolay olmayacak. Önceki üç Fransa Cumhurbaşkanı da reform yapmaya söz vermişti ama büyük bir direnç ile karşılaşmıştı. Paris’de batı kanadının yeni cumhurbaşkanına karşı yaptığı gösteriler bunun bir göstergesi niteliğinde. Marine Le Pen’in de Macron ile mücadelesi bitmeyecek ve daha ileri boyuta taşınacak. Eğer Macron, beş yıl daha düşük büyüme ve yüksek işsizlik olan bir Fransa ekonomisi sürdürürse, seçimin ilk aşamasında oyların yarısını alan aşırı sağcı ve solcuları güçlendirecek. Macron’un ku